Çektiği ‘Sessiz Çığlık’ isimli fotoğrafıyla ‘Yılın Deniz Koruma Fotoğrafçısı’ ödülünü kazanan Kerim Sabuncuoğlu, “Suyun altında kaderlerine terk edilmiş oltalar, ağlar seneler içinde kendiliğinden avlanmaya devam ediyor. ‘Sessiz Çığlık’ ile farkındalık yaratabilmişsem ne mutlu bana” diyor.
Kerim Sabuncuoğlu, çektiği Sessiz Çığlık adlı fotoğrafıyla Oceanographic Magazine Dergisi tarafından verilen Ocean Conservation Photographer Of The Year yarışmasında Yılın Deniz Koruma Fotoğrafçısı Ödülü’nü kazandı. Beş yaşından beri su ile iç içe olan Sabuncuoğlu aynı zamanda Dünya Su Altı Konfederasyonu (CMAS) Su Altı Görüntüleme Komisyonu’nun ilk Türk başkanı. Kerim Sabuncuoğlu ile aldığı bu prestijli ödülü ve kendi deyimiyle ‘kontrolden çıkan hobisi’ hakkında konuştuk.
Su altı fotoğrafçılığına nasıl başladınız?
Ben denizin kenarında büyüyen şanslı insanlardan birisiydim. 5-6 yaşımdan beri dalıyordum. Seneler ilerledikçe suyun altına tüplü dalış yaparak hem denizin altında daha uzun vakit geçirmeye hem de oradaki canlılara daha yakın olmaya başladım. Karada çektiğim güzel fotoğrafları, suyun altında da çekmek, aşağıdaki görüntüleri, yukarıya da iletmek istedim. İlk olarak babamın seneler evvel aldığı su altı fotoğraf makinesi ile banyoda izinsiz fotoğraflar çekerek başladım. Ardından Mısır’a dalış seyahatine gittiğimde bir makine kiraladım. Fakat kiraladığım makineyi tam olarak kullanmasını bilmediğim için o seyahatten elim boş döndüm. Türkiye’ye döndüğümde internetten uygun fiyata ikinci el su altı kılıfı satın aldım. Hiç tanımadığım bir adamın çöpü benim hazinem oldu. Deneme yanılma yöntemiyle başladığım bu serüvenimde hala yeni şeyler öğreniyorum.
Sessiz Çığlık isimli fotoğrafınızla Ocean Conservation Photographer Of The Year büyük ödülünü kazandınız. Bu ödül tam olarak ne ifade ediyor?
Oceanographic Magazine adında bir dergi var. Bu dergi her yıl farklı kategorilerde yarışma serisi açıyor. Bende geçtiğimiz yaz mevsiminde yaptığım dalışta ölü bir müren balığının fotoğrafını çektim. Bu fotoğraf bana çok farklı ve anlamlı geldiği içinde yarışmaya gönderdim ve yılın deniz koruma fotoğrafçısı ödülünü kazandım. Ödülü kazanan bir avuç insandan birisi olmanın mutluluğunu yaşarken bu fotoğrafla bir farkındalık yaratmanın sevincini de yaşıyorum.
Sessiz Çığlığı çekme hikâyenizi anlatır mısınız?
Bodrum Kaçakçı koyu kolay dalış yapılabilen bir yer. Burada yaptığımız dalışta aşağı 10-15 metre inince yeni terk edilmiş bir parakete (üzerinde iğnelerin olduğu bir olta takımı) bulduk. Bu paraketenin ucunda bir tane lagos yavrusu bulduk, hala canlıydı. Lagosu kurtarmak için hemen orada oltayı kestik, onunla tekneye dönüp solungacındaki iğneyi ufak bir operasyonla çıkardık. Ondan sonra hayvanı serbest bıraktık. Ardından paraketenin bulunduğu noktaya tekrar daldık, başka bir canlı daha bulabiliriz diye. Daldığımızda ne yazık ki çok yeni ölmüş gözleri ışıl ışıl olan müreni gördük. Suyun altında müren kendine bir düğüm atar ve bu sayede kendini sıyırır; bir ahtapot veya bir düşmanı yapışırsa saniyeler içinde ondan kurtulur. Hayvan misinaya takıldığında kurtulmak için defalarca o manevrayı yapmış fakat misina boğazına daha fazla dolanmış. Sonunda da solunum yapamadığı için boğularak ölmüş. Bu durum o kadar yeni olmuş ki yem olarak iğneye saplanan ahtapotun bacağı bile hala orada duruyordu. Onu aldım, fotoğraflarını çektim ve plastiğinden kurtararak denize bıraktım.
Peki, bu hayalet avlanma nedir? Sizce bu bilinçsiz avlanmayla nasıl mücadele edilmeli?
Hayalet avlanma daha çok ‘hayalet ağ’ olarak biliniyor. Suyun altında terk edilmiş ya da unutulmuş oltalar, ağlar seneler içinde avlanmaya devam ediyor. Buda milyonlarca canlının hayatını kaybetmesi anlamına geliyor. Üstelik hiçbir ekonomik değeri olmadan, çünkü bu canlıları ne satabiliyorsun ne de besin zincirine dâhil edebiliyorsun. Bu durum bizler içinde büyük bir risk. Ben o ağa ya da oltaya takılıp, dolanıp hayatımı kaybedebilirim. O ağı ya da oltayı oradan almak tamamen vicdan işi. Bizlere bunun farkındalığını yaratmak düşüyor.
Bir su altı fotoğrafçısı olarak dünyadaki iklim değişikliğini suyun altında nasıl gözlemliyorsunuz?
Küresel ısınmanın etkilerini karada çok net gördüğümüz gibi suyun altında da görüyoruz. Özellikle suların ısınması deniz canlılarını büyük derecede etkiliyor. Pek çok balık türü şuan kendi yaşam alanlarını ısınma nedeniyle değiştirmiş durumda. Özellikle Kızıldeniz’den Akdeniz’e gelen türlerin sayısı her geçen gün artıyor. Buraya gelen balık türleri kendilerini bu yeni ortama adapte edene kadar diğer türler tarafından yeniliyor ve birçok tür tehlikeye girmiş oluyor. Diğer bir yandan her yıl 8 milyon ton plastik denizlere karışıyor. Bu plastikler burada yok olmuyor, ufalanıyor ve ufalanan bu partikülleri balıklar yem sandıkları için yutuyorlar. Kısacası bu plastik sofralarımıza çoktan girmiş durumda. 2050 senesi için denizlerde balıktan daha çok plastik olacağına inanılıyor. Yine istatistiklere bakacak olursak bu durum nedeniyle her birimiz, her yıl bir kredi kartı büyüklüğünde plastik yutuyoruz farkında olmadan. Bu korkunç bir şey. Bir an önce plastikten uzaklaşmamız gerekiyor.
Size göre nitelikli bir su altı fotoğrafçısı hangi özelliklere sahip olmalı?
Suyun altında ilk önce hayatta kalmayı öğrenmelisiniz, daha sonra fotoğraf çekebilirsiniz. İyi bir su altı fotoğrafçısı olmak için hemen pahalı bir makine almanıza gerek yok, başlangıç için basit bir makina iyi bir flaş yeterli olacaktır. Diğer yandan suyun altında balıkları gözlemlemenin en iyi yolu bir balık gibi olmaktır. Onlar gibi sakin olup, onları korkutmadığınız sürece çok güzel kareler elde edebilirsiniz. Zaten bu işi severseniz başarıya ulaşırsınız.
Haber: Ali Demir
Son güncelleme: 14.03.2023 00:31:01