Akdeniz Açıklarından Dünyaya Uzanan Yolculuk

Alican Abacı, Türkiye Su Altı Federasyonu’nun 2019 yılında düzenlediği ‘Altın Palet’ adlı yarışma için çektiği su altı kirliliği temalı kısa filmi ile yurt dışında 20 ülkede 40'dan fazla festivale seçilerek, dünyanın dört bir yanından ilgi gördü.

Berrak suyu, masmavi görüntüsü, doğadaki tüm canlıları kucaklayacak cömertlikte doğal güzellikleri ile bilinen Akdeniz sahillerinin su altında bilinmeyen pek çok güzelliği var. Portakal çiçeği kokularından kuş seslerine, dağların eteklerine kadar uzanan denizden gelen rüzgarın insan seslerine karıştığı bir coğrafya. Diğer yandan, doğanın sunduklarıyla yetinmeyip hep daha fazlasını isteyen insanların kirlettiği bir yeryüzü örtüsü. Peki ya gözle görülemeyen suların altındaki kirliliğin boyutu ne? Yavaş yavaş kirlenen bir doğada, suyun altındaki kirliliği de gözler önüne serenlerden biri olan Alican Abacı da yaptığı bir dalış esnasında gördüğü manzara karşısında su altının sesi olmaya karar vermiş.

Akdeniz Açıklarından Dünyaya Uzanan Yolculuk.jpg

Su Altı Film Yapımcısı Alican Abacı, Antalya Kaş’ta çektiği ‘Only One World Left’ isimli su altı belgeseliyle sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da dikkatini çekmeyi başarmış.  Abacı, kısa filminde birçok imge kullanmış. Bu imgeler içerisinde en çok dikkat çeken ise insan öğesi, insan öğesini kullanmasının izleyicinin su altı yaşamı ile empati kurmasını kolaylaştıracağı fikri ile yola çıkmış. Çevre ve Okyanus temalı festivallerde filmleri yer alan Abacı, dert ettiği konular üzerine çektiği belgeseller ile çok fazla bilinmeyen su altı kirliliğinin boyutunu dünyaya duyurmaya devam edeceğini belirtiyor. 

2019 yılında Türkiye Su Altı Federasyonu tarafından düzenlenen ‘Altın Palet’ adlı yarışma için Antalya Kaş'ta çektiği kısa filmi ile video kategorisinde birincilik kazanan Abacı’nın kısa filmi 20 ülkede 40’dan fazla festivale seçilerek büyük ilgiyle karşılandı. Çevre ve okyanus temalı festivaller Abacı’nın filmini göstermeden etkinliklerini tamamlamadı. 

15 senedir film ve reklam sektöründe çalışan Alican Abacı’nın yapımcılığını yaptığı birçok ödüllü kısa filmi, müzik klibi ve belgesel filmleri bulunuyor. Sinema ve televizyon bölümü ile sosyoloji bölümünde iki lisans diploması bulunan Abacı, son 5-6 yıldır bağımsız filmler çekmeye gayret ediyor. En son bitirdiği uzun metrajlı belgesel filmi ‘The Edge of the Clift’ de yurt dışında birçok ülkede festivallere hazırlanıyor. Alican Abacı ile, ülkemizde birincilik almasını ve sesini dünyada duyurmasını sağlayan ‘Only One World Left’ adlı kısa filmi ve çalışmaları hakkında konuştuk.

 

“İnsanlığın su altını kirleterek uzun vadede kedine zarar verdiğini gördüm.”

 

Su altı kirliliği hakkında bir kısa film yapmak aklınıza nereden geldi? 

3 yıldız bir dalgıç olarak kameramla su altına daldığımda beni derinden yaralayan yegâne konu su altı kirliliği oldu. İnsanlığın su altını kirleterek uzun vadede kedine zarar verdiğini gördüm. Çektiğim filmler genelde hep kendime dert ettiğim konulardan yola çıkarak gerçekleşti. Bu konuda bir altın bileziğim olduğunu düşünerek (sinemacı olmam), insanlara bir şeyler duyurabileceğimi umarak bir sosyal farkındalık yaratma amacıyla gerçekleştirdiğim, senaryosunu, çekimlerini, editini üstlendiğim ‘Only One World Left’ hem benim için su altının sesi olması açısında özel bir yerde hem de su altında nasıl işler çıkartabileceğimi kendime kanıtlamam için önemli bir iş. 

Akdeniz Açıklarından Dünyaya Uzanan Yolculuk2.jpg

Ülkemizde bu tarz çevre temalı kısa film ve belgesellere karşı olan yaklaşım sizce nasıl? Beklediğiniz ilgiyi gördüğünü düşünüyor musunuz?

Only One World Left, ilk ödülünü Türkiye Sualtı Sporları Federasyonunun düzenlediği Altın Palet, su altı görüntüleme yarışmasında birinci gelerek başladı ancak ardından 20 ülkede 40’tan fazla festivale seçilen, İspanya, İtalya, Amerika’dan ödüller alan film ne zaman yurt dışında ses getirdi o zaman Türkiye’de biraz daha ilgi gördü diyebilirim.

  

“İnsan öğesini kullanmasam bu kadar ilgi göreceğini düşünmüyorum.”

 

Kısa filminizi izlediğimiz zaman insan öğesini kullandığınızı görüyoruz. İnsan öğesini kullanmak amacınız izleyicilerin empati kurmalarını sağlamak mıydı? İnsan öğesini kullanmamış olsaydınız istediğiniz etkiyi yaratabilir miydiniz yoksa insanlık eklenmeden empati kuramıyor muyuz?

İnsan öğesini kullanmasam bu kadar ilgi göreceğini düşünmüyorum. Çünkü empati yeteneğinin herkeste fazlasıyla olduğunu söyleyemem. Eğer yeterince empati kurabilseydi su altına verdiğimiz bu zararı zaten baştan vermezdik. 

 

“Su altında çekim yapmak normalde çekim yapmaktan kat ve kat daha zor.”

 

Su altı çekimleri esnasında sizleri zorlayan şeyler nelerdi?

Su altında çekim yapmak normalde çekim yapmaktan kat ve kat daha zor. Bir tüple son derece kısıtlı bir havayla, basınçlı bir ortamda limiti belli derinliklerde, ışığın, yer çekimi kanunlarının farklı olduğu adeta başka bir gezegende, çok enteresan canlıların ve doğanın içinde, dikkat edilmediği takdirde maddi ve hayati zarar görebileceğiniz bir ortamda bir şeyler çekmenin zorluğunu az çok tahmin edebilirsiniz.

İlerleyen süreçlerde çevre ile ilgili projelere devam etmeyi düşünüyor musunuz? 

Son çektiğim ve ilk çıktığı belgesel film festivali olan Altın Safran’da 1480 film arasından birinci gelen uzun metraj belgeselim ‘The Edge of the Cliff’ ‘te tamamen çevre temalı bir belgesel olup bu aralar yeni festivallerine hazırlanıyor. Şimdiden Brezilya ve Almanya’da festivallere seçildi. Bundan sonraki gelecek yeni projemde yine çevre temalı olacak.

Akdeniz Açıklarından Dünyaya Uzanan Yolculuk3.jpg

“Denize yukarıdan baktığımızda mavi görünüyor. Fakat altında insan eliyle oralara giden binlerce ton çöp bulunuyor.”

 

Şu an İngiltere’de olduğunuzu görüyoruz ve biliyoruz bizlere İngiltere maceranızdan bahseder misiniz? 

İngiltere benim için dünyaya açılan bir kapı olacak diye umuyorum. Bu zamana kadar Avustralya, İspanya ve İtalya’da birer sene yaşadım. 40’tan fazla ülkede farklı projeler kapsamında bulundum. Türkiye’nin güzelliklerini bir dünya vatandaşı vizyonu ile dünyaya anlatmak aynı zamanda dünyada olup biteni Türkiye’ye taşımak misyonuyla 2020’de aldığım kararla Londra’ya geldim. Şimdi İngiltere'de çalışmalarımı sürdürüp, denizaltı yaşamının kapılarını insanlar için aralayacağım. Bir Türk olarak çevre ve dünya için güzel şeyler yapmak istiyorum. Görüntülerimle dünyaya ve insanlara dokunmak istiyorum. Denize yukarıdan baktığımızda mavi görünüyor. Fakat altında insan eliyle oralara giden binlerce çöp bulunuyor. 

Haber: İlknur Alparslan

Eklenme tarihi: 11.03.2023 16:40:55
Son güncelleme: 11.03.2023 16:40:55