2022 Dünya Kupası için FIFA’dan Katar’a özel davet alan, uzun yıllar Antalyaspor tribünlerinde bulunan, Antalyaspor ve Türk Milli Takımı amigosu Recep Güler (Miloş) ile AKİL Haber Ajansı olarak keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
AKİL: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, Recep Güler kimdir?
R.G: Recep Güler namı diğer Amigo Miloş. 12.03.1953 Antalya doğumluyum, Baba mesleği olarak sebze halinde 42 sene komisyonculuk yaptım. Antalya, Atamızın dediği gibi “Şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel şehridir.” Benim için Antalya 7 harfli aşktır. Hayatımda sadece futbol ve amigoluk yok, 18 yaşında Antalya ve İstanbul’da sanatçı olarak sahne aldım. Profesyonel olarak şantörlük yaptım. Futbol oynadım, şarkı söyledim. Sevilen bir delikanlıydım. Felsefe olarak hep şunu yapmışımdır: “Küçüğüme sevgi, büyüğüme saygı”. Küçüğüne sevgi gösterirsen saygı görürsün. Büyüğüne saygı gösterirsen sevgi görürsün. İnsanlarla iletişimimi bu şekilde kurdum ve mutluyum. Antalyalı olmak ayrıcalıktır çünkü dünyada turizmin merkezdir. Türkiye'de, Avrupa’da ve dünyada önce İstanbul sonra Antalya bilinir. Antalyalı olmaktan gururluyum.
AKİL: Amigo olmanızın sebebi nedir? Bu istek nasıl başladı?
R.G: Ben 16-17 yaşındayken sadece gazete vardı. Sinemalarda 5 dakika maçların görüntüleri verilirdi, sizin deyiminizle medya fakiriydik. O zamanlar Eskişehirspor amigosu Amigo Orhan vardı. Sahanın ortasına çıkıp elini kaldırdığında 20 bin kişinin nasıl ateşlendiğini merak ederdim. Ona özendim ve güzelliklerini yaşadım. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
“Amigoluk benim için hayatımın en güzel anlarını yaşadığım dönemdir”
AKİL: Şüphesiz ki Antalyaspor’a gönülden bağlısınız. Peki Antalyaspor tutkunuz nasıl başladı, ilk ne zaman bu kulüple tanıştınız?
R.G: Antalya ile tanışmam 16 yaşında, yüzme takımında başladı. Daha sonra Antalyaspor paf takımında futbol oynamaya başladım. Yıllarca pafta oynadıkça, A takım maçlarını izlemeye giderdik arkadaşlarla. Bir gün Kocaeli maçıydı 4-1 yendiğimiz. 30-40 arkadaş, Lara’dan Atatürk Stadı’na maça geldik. Dışarıdayız, çıt yok. Ses duyulmuyor. Biz maratondan bestelerle marşlarla yukarı çıkarken herkes bir anda eşlik etmeye başladı. Ama görseniz, 15 bin kişi eşlik etti bize. Geçtik yerimize oturduk. Eski sessizlik geri geldi kimsede çıt yok. Yıl 1980, Doğan Neşşar var meşhur şarküterici. Miloş, abim dedi. Ne güzel stada girerken coşturdunuz. Antalya seni tanıyor, seviyor, göz önündesin. Çık şu duvara da amigoluk yap millete dedi. Neyse çıktım ben. Ellerimi bir açtım, 10 bin kişi bana bakıyor. Hayatımın en güzel anıydı. İnsanlar beni sevdi, ben bu olayı sevdim. 42 yıldır da devam ediyoruz. Deplasman anılarımız çok güzeldir. Amigoluk benim için hayatımın en güzel anlarını yaşadığım dönemdir. Çünkü on binlerce göz senin üzerinde. Güzel insanlarla beraber olmak, zengini, garibanı, genci, yaşlısıyla beraber olmak benim için bir onurdur. İlk şampiyonluğumuzu, 1981 yılında rahmetli Haşmet Tur başkanlığında yaşadık. Ve tüm şehir yaşadı. Balıkesir’de şampiyon olduk. Tüm şehir bizi dönüşte Kepez’de karşıladı. Hayat durmuştu. Bu anlar benim için, Antalya için güzel anlardı. Daha sonra yıllarca düştük, çıktık ama şu anda kalıcı olarak tribünde ağabey olarak destek veriyoruz amigoluk yapıyoruz. Zamanla yöneticilik de yaptım. Dernekte sekreterlik de yaptım. Keyif alıyoruz.
“Miloş aşağı Miloş yukarı adımız öyle kaldı”
AKİL: Miloş lakabını nerden aldınız?
R.G: Paf takımındayken Yugoslavya’dan gelen topçular akımı vardı. Bize gelen Miloş savunma ve Dabovic santrfor oynardı. Paf takımında savunmada oynardım. Beni ona benzetirlerdi. Miloş aşağı Miloş yukarı adımız öyle kaldı. Sahnelerde de Recep Güler değil Miloş olarak kaldı. Ama Recep Güler ismini çok severim. Bence dünyanın en güzel ismidir. Ayrıca Zeki Müren ve Coşkun Göğen gibi önemli isimlerle dostluğumuz oldu.. Sanatçı olarak Zeki Müren’den çok şey öğrendik. Dünyanın en güzel sesine sahip ve Türkçeyi en güzel konuşan kişisiyle arkadaş olmak benim için onurdur.
AKİL: Milli takımda amigoluk serüveniniz nasıl başladı?
R.G: İlk milli maçım 30 sene önceydi. Antalya’da hava sıcak olduğu için Finlandiya maçını burada oynattılar. 40 derece ateşle hastayım ama tribüne geldim. Milli takımı desteklemeye başladım. Antalya’ya dünya kentlerindeki takımların kamp yapmaya gelmesi, havasının, stadının güzel olması dolayısıyla birçok milli maç burada oynandı. Burada oynanan 13 maçta milli takımımızın amigoluğunu yaparak takımımıza büyük destek verdik. Milli maçlarda yaşanan güzellikler, kulüp maçlarından daha farklı. Tribüne bakınca aileler, gençler milli duyguyu bayraklarla; Ne Mutlu Türk’üm Diyene! diyerek, çok güzel yaşıyorlar. Türkiye diye yıkıyoruz ortalığı. Ve benim her gittiğim blokta insanların beni beklemesi, Miloş ağabey gelsin de tezahürat yapalım diye beklemesi çok güzel bir olay. Ben hayatım boyunca fotoğraf çekilmek isteyen kimseyi kırmadım. Finlandiya maçı bitti. Fotoğraf için yanıma gelen bir hanımefendi ve kızı beni tebrik etti. Recep Bey çok güzel coşturuyorsunuz ama bir hatanız var dedi. Ben hayrola duvarda yürürken elinize falan mı bastım acaba diye sordum. Kadın gülerek seni klonlamak lazım, her bloğa senden bir tane lazım dedi. Güzel bir anı olarak kaldı.
“Dünyanın dört bir yanında dostlarım var”
AKİL:2022 Dünya Kupası Katar’da oynanacak. Biz katılamadık ancak dünya amigoları için düzenlenen bir etkinlik vardı. Türkiye’yi temsil ettiniz. Katar’a ilk davet aldığınızda neler hissettiniz?
R.G: Milli maçlardaki amigoluğum sebebiyle burada son oynanan Gana milli maçında Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir yanına çağırdı, “Miloş nasılsın?” dedi. İyiyim, aşılarımı vuruldum, bomba gibiyim dedim. Sekreterine döndü; Miloş, Milli Amigo olarak Avrupa Kupası’nda Bakü’ye davetlimizdir dedi. TFF’den tescillendim. Bu benim için çok önemli bir durum. 1,5 ay önce falan kulüpten beni aradılar. Basın sorumlusu Murat Özgen, “Seni Katar’dan aradılar, Dünya Kupası için Katar’a davet ediyorlar, numaranı vereyim mi?” dedi. Ne duruyorsun ağabey versene dedim. FIFA görevlileriyle iletişime geçtik. Dünya Kupası’na katılan ülke amigolarını davet edip tanıtım için Katar’da altı gün misafir ettiler. Türkiye, İtalya, Kolombiya ve Güney Afrika katılmadığımız halde davet etmeleri büyük bir onurdu. İlk defa gerçekleşen bu organizasyonda ben de bulundum. 32 tane amigonun hepsi bana ‘father’ diyordu. Dost olduk ve artık dünyanın dört bir yanında dostlarım var. Bu benim verdiğim 45 senelik emeğin karşılığı.
“Yaşımız ilerlediği için yerimizi alacak kişiler çıkması lazım”
AKİL: Tribünler sizi seviyor ancak hiç amigoluğu bırakmayı, dinlenmeyi düşündünüz mü?
R.G: Hiç düşünmedim. Ali Dayı ve ben pazara kadar değil mezara kadar Antalyaspor’un amigosuyuz. Tribünde benim gördüğümü taraftar görmüyor. Gol olduğu zaman bir insana piyangodan 1 milyon para çıksa bu kadar sevinemez. Yanında daha önce hiç görmediği bir insana sarılıyor herkes. Takım gol yiyince de herkesin nasıl üzüldüğünü ben görüyorum. Duvarda olmak güzel. Ama 3-5 senedir bizim yerimizi dolduracak, idare edebilecek delikanlı arıyoruz. Seyirci kimseyi kabullenmiyor. Yaşımız ilerlediği için yerimizi alacak kişiler çıkması lazım. Biz de o kişilere destek vererek zamanı gelince bırakmayı bilmemiz lazım.
Söyleşi: Mehmet Uçar
Son güncelleme: 17.03.2023 00:16:09