Atatürk’ün “Sizleri öğretmen olarak görmek istiyorum” demesi üzerine öğretmen olan 106 yaşındaki Hasibe Sabiha Özar, henüz 6 yaşındayken Atatürk ile karşılaşıyor. O gün Atatürk’e öğretmen olma sözü veriyor ve sözünü de tutuyor. Atatürk ile yüz yüze görüşen son kişilerden biri olan Hasibe Öğretmen’in Atatürk ile o anı ölümsüzleştiren fotoğrafı ise tarihin siyah beyaz arşivinde yer alıyor ve hala fotoğrafı yanından hiç ayırmıyor. O gün küçük bir kız çocuğu olan Hasibe Öğretmen, bugün pek çok öğrenciyi yetiştirmenin ve Atatürk’e verdiği sözü tutmanın gururunu yaşıyor.
Hasibe Sabiha Özar, İzmir Dikili’de yaşayan emekli bir öğretmen. Atatürk’ü hatırladıkça içini hüzün, heyecan ve burukluk aynı anda kaplıyor. O’na öğretmen olduğunu, sözünü tuttuğunu söyleyemeden veda etmek zorunda kaldığı için ise üzgün. 1938 yılında mezun olduktan sonra Atatürk ile tekrar yolu kesişen Hasibe öğretmen, Atatürk ile konuşmak ve öğretmen olduğunu söylemek için çabalasa da, Atatürk hasta olduğu için onunla konuşamıyor ve en çok söylemek istediği sözleri söyleyemiyor: “Siz hem devletin babası, hem de benim babamsınız”
“Hayatımda Öyle Masmavi, Işıltılı Gözler Görmedim”
1916 yılında Konya’da doğan ve çocukluğunu harp nedeniyle zorluklar ve yoksulluk içerisinde geçiren Hasibe öğretmen, 6 yaşındayken ilkokula başlıyor. Küçük Hasibe, okulunda birinci yılını tamamlayıp 1923 yılına geldiğinde ise, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ülkeden düşmanı atmış, milli mücadeleyi başarıyla tamamlamış, ülkenin dört bir yanına ziyaretler gerçekleştirerek halka milli mücadeleyi ve Cumhuriyet’i anlatıyordu. O ziyaretlerden birini Konya’ya gerçekleştirdiği sırada Küçük Hasibe ile yolları kesişiyor. Öğretmeni Hasibe’yi yanına çağırıyor, saçlarını tarıyor ve eline bayrak veriyor: “Bugün Kahraman Atatürk’ü karşılamaya gidiyoruz.” Hasibe öğretmen, 1923 yılında çocuk aklında yer alan Atatürk portresini şöyle çiziyor: “Ben Atatürk’ü düşmanlarla güreşen, onlarla dövüşen biri sanıyordum, meğerse o dünyanın en güzel kalpli ve büyük insanıymış.” Atatürk’ü karşılamak için gittikleri tren istasyonunda heyecanlı bekleyişi ise anılarında hale çok taze.
Hasibe öğretmen o büyülü anı şu sözlerle anlatıyor: “İstasyonda tren durdu ve Latife Hanım ile Mustafa Kemal vagondan indiler. Ata’da uzun siyah bir palto başında bir kalpak vardı, arkasından Kazım Karabekir ve bir heyet indi. Atatürk küçük adımlarla bize doğru yürümeye başladı, gözleri masmavi derya gibiydi. Hayatımda görmemişim öyle bir göz. Işık da vuruyor, pırıltılı bir şekilde bizi gördü ve hafifçe gözlerini kıstı, ağzını küçücük açarak hafif bir gülümseme ile bize doğru geldi ve 1 metre önümüzde durdu. Bir elini benim kafama diğer elini yanımdaki kız çocuğunun başına koydu. Bizim saçlarımızı severek konuşmaya başladı Atatürk, ‘Ne kadar güzel, okula başlamışsınız’ dedi ve durdu. Ben de gözlerimi dört açtım heyecanla bakıyordum kendisine. ‘Devam edin çocuklar bakın ne güzel, ileride sizi bu memleketin öğretmenleri olarak görmek istiyorum’ dedi. Ben ise hayran hayran bakıyorum hala. Okuldan döndüğümde sevinçle ve heyecanla aileme, mahalledeki arkadaşlarıma Atatürk beni öğretmen yapacak diye anlatıyorum mutlulukla.”
“Atama Olan Sözümü Tuttum, Öğretmen Oldum”
Takvimler 1938 yılını gösterdiğinde Genç Hasibe, Atatürk’e sözünü tutmuş, öğretmenlik okulundan mezun olmuştu. Atatürk’ün Merinos Fabrikası’na ziyaret edeceğini öğrenen Hasibe öğretmen, bayraklarını alarak koşa koşa fabrikanın önüne gidiyor. Atatürk’ü son görüşünü ve hastalığın pençesine düşmüş yorgun halini, üzgün ve titreyen bir sesle anlatan Hasibe öğretmen, o ana ilişkin anılarını şöyle aktarıyor: “Yerimizi aldık, Atatürk’ün gelmesini bekliyoruz ve Atatürk aracıyla geldi. Hastaydı, güzelim benzi sararmış, şakakları çökmüş, elmacık kemikleri dışarı çıkmıştı. Yanındakiler ona çok yakın yürüyorlardı.” Genç Hasibe Atatürk’e yaklaşmak, boynuna sarılmak ve “Ben babamı hiç görmedim, siz hem benim hem devletin babasısınız” demek istese de diyemiyor. Hasibe öğretmen son görüşünü şu sözlerle anlatıyor: “Atatürk, kız öğretmen okulu flamasını görünce durdu, yavaşça arkasındaki adam destek verdi. İki adam attıktan sonra sarsıldı, yanındakiler arabaya geçirdi. Ağlamaktan öldüm. En son görüşüm o oldu, atandığımda ise hayatını kaybetmişti.”
Tuvale Çizdiği Resim Birlik Çağrısı
Hasibe öğretmen 1939 yılında sınıf öğretmeni olarak göreve başlıyor. Kutsal öğretmenlik mesleğinde binlerce vicdanı hür, aklı hür nesiller yetiştiriyor ve en sevdiği şey olan öğretmenlikten emekli oluyor. Emekli olduktan sonra ise resim ve el sanatları ile ilgilenen Hasibe öğretmen, 150 resme ve onlarca el işlemesine imza atıyor. Onun için en değerli ve anlamlı olan resmini ise 103 yaşında yapan Hasibe öğretmen, eserini yaşının verdiği birikim ve donanım ile anlatırken uzaklara dalarken şu sözler duyuluyor o sakin ama bir o kadar kendinden emin tok sesinden: “Bu güzel dünyamızı insan emeği ile yarattık ama sonun da onu çökertiyoruz. İnsan yok oluyor. Koca bir deryanın ortasında kalıyor acı bir yalnızlık. Teknenin küreği ve halatının olmaması gibi insan da yalnızken çaresizce bir dayanak arıyor ama bulamıyor artık. Karanlık suların içinde kaybolup gidiyor. İnsanların birlik olması, kavgaların sona ermesi ve dünyayı yeniden inşa edilmesi tek çözüm yolu”
Son Ders: “Çokça Okuyun, Araştırın, Atatürk ile Kalın”
Okulların sadece metot verdiğini, bilgiye nasıl gidileceğinin yolunu göstermediğine değinen Hasibe öğretmen, özverinin önemine değinerek son dersini veriyor: “Ben küçükken tek bir kitap alamadım, kütüphanelerde araştırmalar yaptım, arkadaşlarımdan rica ettim. Kant, J.J. Rouse, Montesque gibi eserler okudum. Siz de her şeyi okumalı, araştırmalısınız.”
Bugün 106 yaşında İzmir’in Dikili ilçesinde emekli bir öğretmen olarak yaşamını sürdüren Hasibe Sabiha Özar, Atatürk’ü gören son kişilerden biri. Hafızası hala taptaze ve canlı olan Hasibe öğretmen, Atatürk ile anılarını hala coşkuyla, neşeyle bir yandan da Atatürk’ü son gördüğü hasta halini hatırlayarak buruk ve hüzünle anlatıyor.
Haber: Şerif Ali Duman
Son güncelleme: 14.03.2023 00:28:33