Varlığını yeni üretim biçimlerine ve doğanın zorlu koşullarına direnerek devam ettiren çobanlık mesleği bir meslek dalı olmasının yanı sıra geleneksel değerlere dair pek çok ipucunu ortaya koyuyor. Bütün bu kültürel hafızayı incelikleriyle gözler önüne seren İlkay Tınastepe ve köpeği Dostum, bizlere bir çobanın hikâyesinden çok daha fazlasını anlatıyor.
İlkay Tınastepe Afyon’un Gebeceler ilçesinde yaşayan 4 kişilik bir ailenin en büyük çocuğu, küçüklüğünden beri dağlara ve kangal köpeklerine olan merakından dolayı 12 yaşında Recep Tınastepe ile birlikte çobanlık yapmaya başlamış.
Dağ Hasretinden Şirketimizi Kapattık
Tınastepe ve kardeşini o günlerde büyükbaş hayvanları varmış. Babalarının memur olmalarından dolayı dedeleri ve dayılarıyla vakit geçiren Tınastepe kardeşlerin yazları dağda kışları kasabada geçmiş.
Babalarının Eskişehir’de bir acente şirketi kurmasıyla dağlara veda eden İlkay Tınastepe, doğaya duyduğu özlemin ardından nasıl tekrar kasabaya döndüklerini şu sözcüklerle anlatıyor: “5 yıl Eskişehir’de kaldık, daha sonra bizdeki dağ hasretinden dolayı şirketimizi kapattık ve tekrardan kasabaya döndük. Kasabaya döndüğümüzde kangal köpeklerinden olan merakımız ve dağ yaşamını sevdiğimizden dolayı koyun aldık ve 13 yıllık çobanlık serüvenimiz başladı.”
Beş yıllık aranın ardından doğaya ve çok sevdiği hayvanlara geri dönen Tınastepe’nin hayatına da bir “dost” girmiş. Sürüyü koruması için Sivas’tan gelen kangal köpeği “Dostum”, sadece sürüye değil Tınastepe’ye arkadaşlık etmiş.
Dağların Verdiklerini Değerlendirmek Lazım
Dağlarla resmen konuşuyoruz, dağın bütün nimetlerinden faydalanıyoruz diyen Tınastepe ekliyor:
“Dağ sana neyi veriyorsa, onu çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Çünkü dağda ışık yok, elektrik yok, hiç bir şey yok. Ama dağ ile yaşıyoruz, dağ ile dostuz diyor” ve mücadelesini şöyle devam ediyor, ‘’Biz eskileri yaşatıyoruz yüz yıl önce atalarımız böyle yaşamış, ekmeklerini dağdan çıkartırlarmış, şuan bizde aynı mücadeleyle dağda yaşayıp ekmeğimizi çıkarmaya çalışıyoruz.’’
“Dostum”la Aile Gibiyiz
Tınastepe’nin zorlu dağ macerasındaki en önemli destekçisi ise köpeği Dostum olmuş. Dostum yavruyken onunla her gün konuştuklarını anlatan Tınastepe:
“Bulunduğum yer dağlık ve engebeli bir bölge olduğundan dolayı, sürüyü daha rahat toplayabilmem için sırt çantamı daha yavruyken Dostum’un yanına bırakıp giderdim. Çantanın ya yanında kalır ya da ağzıyla bana bir şeklide getirmeye çalışırdı. Sonrasında bazen çantamı sırtına bağladım ve bana yardımcı olmaya başladı. Dostum ile dağda aile gibi yaşamamız, birbirimizi daha iyi anlamamızı sağlıyor, sadece konuşmuyor yoksa her şeyi anlıyor.
Yemek Servisi Dostum’dan
Bir gün gecenin zifiri karanlığında Tınastepe’nin, ışığa ihtiyacı olmuş ve ailenin üyesi Dostum çıkagelmiş: “Bir gece yarısı, gökyüzü çok karanlık ve tek başıma dağdaydım. Sürü sadece hareket edince anlaşılabiliyordu, sürüyü net görebilmem için fener lazımdı. Annemi aradım: “Dostum’ a el fenerini bağlamasını ve bana göndermesini söyledim. Annem, ‘Oğlum köpek feneri getirmez’ dedi. ‘Çok karanlık, yanımda elektrik, ışık hiçbir şey yok’ dedim. Annem Dostum’a feneri bağlamış. Dostum da sürünün kokusundan beni buldu ve feneri bana ulaştırdı”
O günden sonra ise Dostum’un yeni bir sorumluluğu daha olmuş. Tınastepe’nin annesinin yaptığı yemekleri ulaştırmak. Tınastepe bu davranışın sadece Dostum’a özel olmadığını onun yavrularında da olduğu söylüyor ve ekliyor: “Bir defasında bana yemek getirmeyen çalışırken dört tane köpek tarafından saldırıya uğramıştı Dostum ve yaralanmıştı. O gün bile yemeği getirdi.”
Dostum’un Sadakati Annemi Duygulandırıyor
Dostum ile artık ayrılmaz bir büyün olan Tınastepe, annesinin ve kendisinin duygularını ise şöyle anlatıyor: “Annem Dostum’un bu sadakatini görünce duygulanıyor. Oğlu için en güzel yemekleri hazırlamış, köpeğine vermiş ve o da bana getirmiş. Dostum’ un bu sadakati çoğu zaman sadece annemi değil beni de çok duygulandırıyor.”
Haber: Mekin Coşkun
Son güncelleme: 17.03.2023 02:05:21