Mektuptan Dijitale Uzaktan Eğitim

Eğitmen ve öğrencinin aynı mekânda olma zorunluluğunu ortadan kaldıran uzaktan eğitim, hayatımıza yeni ve alternatif bir eğitim seçeneği gibi girmiş görünse de aslında tarihi 60 yıl öncesine kadar dayanıyor. 

Pandemi nedeniyle hayatın durma noktasına geldiği tüm dünyada eğitim faaliyetleri dijital platformlar üzerinden devam ediyor. Bilgiye ulaşım her ne kadar internet sayesinde kolaylaşmış gibi görünse de bundan 60 yıl önce de adına “mektupla öğretim” denilen sistem sayesinde uzaktan olarak eğitime ve bilgiye ulaşılabiliyordu. 

Mektuptan Dijitale Uzaktan Eğitim.jpg

İlk Uzaktan Eğitim Merkezi: Mektupla Öğretim 

Bugün “Online Eğitim” olarak adlandırılan uzaktan eğitim, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1958 yılında ilk kez “Mektupla Öğretim Merkezi” adıyla deneme amaçlı kurularak başladı.  1961 yılında ilk faaliyetlerine başlayan ve eğitimi uzaktan olarak mektuplaşma aracılığıyla mümkün kılan bu sistemde birtakım hizmet içi eğitim kurs programları uygulanmaya başlanmıştı. Bu kurs programları; besin beslenme, daktilografi, teknik resim, elektrikçilik gibi meslek kurslarından oluşuyordu. Bu uygulamaların başlamasıyla uzaktan eğitimin ilk adımları atılmış oldu.

İlk mektupla eğitim denemelerinde bakanlık tarafından oluşturulan sorular adrese mektupla gönderiliyor, yanıtları ise öğrenci tarafından bakanlığa tekrardan mektupla gönderiliyordu.  Mektupla Öğretim Merkezi bünyesine daha sonra liseler de eklenerek Açık Öğretim Liseleri oluşturulmuştu. Eğitim materyalleri ise yine posta yoluyla gönderiliyordu.  

1974 yılında Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi’nin kurulmasının ardından meslek kurslarının yanında üniversite dersleri de uzaktan eğitimle verilmeye başlandı. Bu dönemde; Üç Yıllık Eğitim Enstitüleri, Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu,  Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu,  Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu  gibi öğretim programları kurulmuştu. Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi’nin ilk personellerinden birisi olan ve Şube Müdür Yardımcılığı kadrosunda Öğrenci İşleri Sekreterliği ve Halkla İlişkiler sorumluluğu görevlerini yapan Yılmaz Gülce’yle konuştuk. Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi’nin kuruluşu ve işleyişini anlatan Gülce, “Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi kurulurken Daire Başkanı Kenan Okan, Başkan Yardımcısı Nazan Yazıcı, OVM Uzmanı Cahit Ertem ve ben yürütme kurulu üyesiydik. Bu ana kadro ile Mektupla Yüksek Öğretim Merkezi’ni kurduk.  Bu merkezin kuruluş amacı o yıllarda üniversiteye giremeyen, sayıları 300 bine ulaşan öğrencileri yüksek öğrenime almaktı. Dönemin Bülent Ecevit hükümeti bu konuyu çok önemsiyordu. İlk yıl, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki Eğitim Enstitüleri ve Teknik Yüksek Okullarına 60 bin öğrenci kayıt edildi. Bu sistemle, kış aylarında öğrencilere ders notları ile pratik bilgiler gönderildi.  Yaz aylarında ise okullarda yüz yüze uygulamalı eğitim yapıldı. Daha sonra, 1976’da Açık Yüksek Okul Müdürlüğü kuruldu ve bu okul Yaygın Yükseköğretim Kurumu (YAYKUR) adında bir kurulan bir kuruma bağlıydı. Bu kurum, uzaktan öğretim yaparken illerde yüz yüze kitle eğitimi yapacak okullar da açtı. Daha sonra YAYKUR’un yürüttüğü sistem Anadolu Üniversitesi’ne devredilerek tamamen üniversitenin bir parçası haline geldi” diyerek kurumun hikâyesini bu şekilde anlattı.

Mektuptan Dijitale Uzaktan Eğitim2.jpg

1978’de kurulan Açık Yüksek Okul Müdürlüğü, 1981 yılında Bakanlık onayı ile kapatılmış ve ‘Mesleki ve Teknik Mektupla Öğretim Okulu’nun adı ‘Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu’ olarak değiştirilmişti. 

Uzaktan Eğitimde Radyo ve Televizyon Dönemi

6 Kasım 1981 yılında alınan kararla Türk üniversitelerine sürekli ve açık öğretim yapma hakkı tanındı. 20 Temmuz 1982 yılında ise sürekli ve açık öğretim yapma Anadolu Üniversitesi’ne verilerek mevcut İletişim Bilimleri Fakültesi’nden açık öğretim sistemi doğdu. 1982 yılında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi açık ve uzaktan eğitim yoluyla eğitim veren ilk üniversite fakültesi olarak hizmet vermeye başladı.

1982 yılında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ve TRT işbirliği ile okul televizyonu ve radyosu hizmete girmişti.  Televizyondan ve radyodan verilen eğitimlerle ülke çapında okuma-yazma seferberliği başlatılmıştı. Bu eğitim seferberliğiyle, uzaktan eğitimde gerçekleşen bu gelişme ile mektupla eğitim görevini televizyon ve radyolara bırakıyordu. 

Uzaktan eğitim için önemli gelişmelerden sayılan Açık Öğretim Lisesi ile uzaktan eğitim serüveni Türkiye’de giderek daha tanınır bir hale geliyordu. Televizyon ve radyo yayınları ile sınava hazırlanan kişiler, 1992 yılında kurulan bu sistem sayesinde uzaktan eğitimle liseden mezun olabiliyorlardı. 

Uzaktan Eğitimde Online Dönem

İnternetin yaygınlaşması ve günlük hayatta da yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte, uzaktan eğitim de posta yoluyla uygulanan mektuplu sistemden ‘online’ denilen çevrimiçi sisteme geçiş yapıyordu. Televizyon ve radyo üzerinden takip edilen dersler ve çevrimiçi uygulamalar sayesinde bilgisayar üzerinden takip edilmeye ve değerlendirmeye alınmaya başlanıyor ve bu uzaktan eğitime günümüzdeki son şeklini vermeye başlıyordu. 

Mektuptan Dijitale Uzaktan Eğitim3.jpg

Pandemi koşullarıyla beraber, uzaktan eğitimin avantajlarının ve öneminin anlaşılmasından sonra uzmanlar, yüz yüze eğitimdeki bazı derslerin uzaktan verilmesinin tercih edilebileceğini belirtti. Sonrasında alınan kararlarla pandemi döneminde eğitimde uzaktan eğitime geçildi.  Bu uzaktan eğitim sürecinde Özel Antalya Final Okulları’nda Türkçe öğretmenliği yapan Fatma Şahin, uzaktan eğitim sürecinde kendi görüşlerini ve hislerini dile getirirken, “Uzaktan eğitim yalnızca öğrenciler için değil öğretmenler için de çok zorlu bir süreçti. Öğretmenlerden yepyeni programlara çok kısa sürede adapte olmaları ve dersleri etkin bir şekilde işlenmesi beklendi fakat kimisinin buna uygun teknolojileri yoktu. Kimilerinin de yaşı bu teknolojiyi algılamada zorluk çekiyordu. Pek çok meslektaşım bir eğitim almadan programları çok kısa süre içinde öğrendiler ve eğitimin aksamaması için ellerinden gelenleri yaptılar. Öğrenciler için süreç de aynı şekilde çok zorluydu. Her çocuk için teknolojiye erişim şartları aynı değildi ve kimisi eğitime bile ulaşamadı. Uzaktan eğitimin aynı mekânda olma zorunluluğunu ortadan kaldırması da çalışma disiplini olan çocuklar için adeta bir nimetti ama pek çok öğrenci dersler yerine akranlarıyla birlikte olmayı tercih ediyordu. Bununla birlikte, çocukların çoğu okulu çok özledi. Bu süreçte sınıfta minik bir bakışla, sıra dokunuşuyla çok şeyi değiştirebilecek iken ekran arkasında olmak bizi çok zorladı.  Bunun dışında kişisel problemler yaşarken bile ekranın arkasında olmak zorundaydık; bir hastalıkta veya başka bir durumda olsak bile eğitimi aksatmamak için ekranın arkasındaydık. Her an her yerde ders yapılabileceğini gördük. Hababam Sınıfı’nda geçen ‘Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir’ repliği buna en iyi örnekti. Uzaktan eğitim sürecinde biz öğrencileri, öğrenciler de bizi çok özledi fakat eğitime devam edebilmek de en güzel yanıydı...” ifadelerini kullandı. 

Mektuplu eğitimden radyo ve televizyon yoluyla eğitime, internetin gelmesiyle birlikte de “çevrimiçi (online) eğitim”e dönüşen, Türkiye’de 60 yıllık bir serüvene sahip olan uzaktan eğitim,  günümüzde eğitimin herkese ulaşmasında çok büyük ve önemli bir rol oynuyor.

Haber: Eren Baykar

 

Eklenme tarihi: 11.03.2023 16:08:59
Son güncelleme: 11.03.2023 16:08:59